Gözaltında kaybolanların yakınları Tansu Çiller’e seslendi: “Hesabını ver”

Posted by

İlk olarak İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Başkanı Avukat Gülseren Yoleri sözü aldı.

UNUTMAK MÜMKÜN DEĞİL

Yoleri “1970’li, 80’li hatta 90’lı ilk yılların işkence merkezlerinden biri olan, içine girenin vahşi işkencelerin izleri ile çıktığı ya da girip bir daha çıkamadığı “Birinci Şube” olarak bilinen ve 1994 yılı sonlarına kadar hizmet veren Gayrettepe’deki İl Emniyet Müdürlüğü binası, çekilen acıların hesabı verilmeden adalet sağlanmadan öylece yıkılıverdi. “Tarihi bina bütün yaşananlarla beraber yıkıldı, enkaza dönüştü” diyenler var, ancak yüzlerce devrimcinin, hak savunucusunun, aydının, yazarın kanı var karanlık bir tarihin simgesi olan bu binada. Yüzleşmeden, hesaplaşmadan, ne yaşanan vahşi işkenceleri ne gözaltında kayıpları unutmak da unutturmak da mümkün değil.” diye konuştu.

İNSANLIĞA KARŞI SUÇLARI SİMGELEYEN UTANÇ MÜZESİ

“Hafızanın, hakikat ve adalet arayışı yanında, geleceğimizin biçimlendirilmesindeki göz ardı edilemez rolü üzerinden, bir daha bu suçlar işlenmesin, çekiler acılar son bulsun diye; yıkılan bina yerine bir “utanç müzesi” ve yaşanan insanlığa karşı suçları simgeleyen bir anıt yapılmasını istiyoruz.” diyerek sözlerine devam etti.

650 BİN KİŞİYE 45 ÇEŞİT İŞKENCE

1980 dönemine değinen Yoleri “Yapılan çalışmalar, 12 Eylül’de bu ve benzeri işkence merkezlerinde aylarca tutulan 650 bin dolayında kişiye tam 45 çeşit işkence uygulandığını söylüyor ve sırf 12 Eylül döneminde belgelenen 171 işkencede ölümün önemli bir bölümünün izleri burada, vahşetin cisimleştiği bu yerde halen. İstanbul’da gözaltına alınan ve kaybedilenlerin bütün tanık ve delillere rağmen inkar edilen izleri de burada.” diyerek isim isim kayıpları sıraladı.

KAYBEDİLENLER ADALET BEKLİYOR

-21 Kasım 1980’de gözaltına alınıp bu binada işkence edilerek, arabası ile birlikte kaybedilen ve kendisinden bir daha haber alınamayan Hayrettin Eren,

-29 Termmuz 1981’de bu binada işkencede öldürülen ve ölü bedeni, bir eve götürülerek camdan atıldıktan sonra “Camdan atladı” yazılı bir belge düzenlenen ve 85 gün sonra “kimliği meçhul kişi” olarak gömüldüğü ortaya çıkarılan Süleyman Cihan,

-10 Nisan 1981 günü gözaltına alınan, işkence edilerek bu binada öldürülen ve halen kendisinden haber alınamayan Nurettin Yedigöl,

-16 Kasım 1982’de gözaltına alınan, işkence edilerek öldürülen ve yıllar sonra naşı Kasımpaşa’daki kimsesizler mezarlığında bulunan Mustafa Asım Hayrullahoğlu,

-5 Şubat 1984 tarihinde, burada gördüğü ağır işkenceler sonucu koma halinde Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne kaldırılan ancak halen mezar yeri dahi açıklanmayan Maksut Tepeli,

-14 Mart 1991 günü gözaltına alınıp işkence edilen ve kaybedilen Yusuf Erişti,

-27 Ekim 991 günü gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hüseyin Toraman,

-5 Mayıs 1992 günü gözaltına alınıp kaybedilen Hüsamettin Yaman ve Soner Gül,

-20 Temmuz 1992 günü gözaltına alınıp kaybedilen Hasan Gülünay,

– 6 Ekim 1992 günü gözaltına alınan ve bu binada işkence edildikten sonra kaybedilen Ayhan Efeoğlu,

– 5 Ocak 1994 günü gözaltına alındıktan sonra kaybedilen kardeşi Ali Efeoğlu,

-20 Şubat 1994 – Cüneyt Aydınlar

-12 Mayıs 1994 günü gözaltına alınıp kaybedilen Halil Alpsoy,

-24 Aralık 994 günü gözaltına alınıp bu binada sorgulandıktan sonra kaybedilen İsmail Bahçeci, halen adalet bekliyorlar.

BİNA TAŞINDIKTAN SONRAKİ KAYIPLAR

Gayrettepe Birinci Şube yeni binasına taşındıktan sonra da gözaltı kayıpları devam etti. Yoleri sürece dair “Karanlık bir tarihin, insanlığa karşı suçların simgesi olarak ünlenen Gayrettepe Birinci Şube yeni binasına taşındıktan sonra da işkence ve gözaltında kayıplar yeni binada ve benzer yerlerde devam etti ne yazık ki. 23 Şubat 1995 günü Murat Yıldız, 1 Mart 1995 tarihinde Rıdvan Karakoç, 21 Mart 1995 tarihinde Hasan Ocak, 19 Ekim 1995 tarihinde Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir kaybedildi.” diye konuştu.

İSTANBUL DIŞINDAKİ KAYIP GÖZALTILAR

Son olarak İstanbul dışındaki kayıp gözaltılara değinen Yoleri “Sadece İstanbul değil bütün coğrafya insanlığa karşı suçlarla karartıldı. Kars Göle’de gözaltına alınan Cemil Kırbayır kaybedildi, 12 Eylül sonrası idam edilen Veysel Güney’in mezarı kaybedildi, 2018 yılından bu yana Yusuf Bilge Tunç kayıp ve gerçekler devlet sırrı denilerek saklanırken, bütün failler cezasızlık zırhıyla korunuyorlar halen. Zaten bilinen nedene dair başka pek çok itiraf ve açıklamanın bir benzeri 2 Ağustos 2010 günü Emekli Koramiral Atilla Kıyat tarafından yapıldı. Kıyat katıldığı bir TV programında 1993 ile 1997 yılları arasındaki faili meçhullerin ve gözaltında kaybedilmelerin ‘bir devlet politikası olduğu’, bu cinayetleri işleyen askerlerin emirleri uyguladığı açıklamasını yaptı.. Ve dönemin Cumhurbaşkanlarının, Başbakanlarının, Genelkurmay başkanlarının, OHAL valilerinin hesap vermesi gerektiğini açıkça itiraf etti.

Evet bu bir devlet politikası ve bu devlet politikasının son bulması için gerçek bir yüzleşmeye, gerçek bir hesaplaşmaya ihtiyaç var. Ve bunun için de; hafızanın korunması, gelecek kuşaklara aktarılması bir zorunluluk. Yıkılarak otel yapılan Sansaryan Han (2. Şube), Sultanahmet ve Bayrampaşa Hapishanesi gibi Gayrettepe Birinci Şube’de yaşananların da unutturulmasına izin vermeyeceğiz. Bu mekanlarda yaşanan işkence ve gözaltında kayıpları hatırlatmaya devam edeceğiz. Yıkılan Gayrettepe Birinci Şube binası yerine bir “utanç müzesi” yapılmasını ve bu alana gözaltında kaybedilenler ve işkence görenler için bir anıt yapılmasını istiyoruz.” diyerek sözlerine son verdi.

Yoleri sözü gözaltına alınanların avukatı olan Ümit Efe’ye bıraktı. Efe “Biz o dönem buraya müvekkillerimizi sormaya geldiğimizde her taraftan işkence haykırışlarını duyardık. Cüneyt Aydınlar 20 Şubat 1994 günü arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alındı. Gencecik bir Kürt çocuğuydu, okumaya gelmişti Diyarbakır’dan ve İktisat Fakültesi birinci sınıf öğrencisiydi. Onların savcılığa çıkarıldığı gün DGM’deydik. Cüneyt yoktu aralarında. Cüneyt’e bir şey yaptılar dediler bize. Onlar tutuklandıktan sonra cezaevinde yaptığımız görüşmede, Cüneyt’in İstanbul Beyoğlu’nda bir mahallede yer göstermeye götürüldüğünü, işkenceden yürüyemeyecek durumda olduğunu ve ‘Hadi Cüneyt, ölüme gidiyorsun’ denildiğini anlattılar bize. Söyledikleri mahalleye gittik ve mahallede birçok tanıkla konuştuk. Mahallenin çocukları en doğrusunu anlattı ‘buraya bir ağabey getirildi. Polisler kollarına girmişti. Yürüyemiyordu’. Hatta adını hiç unutmadığım Esmer teyze ‘buraya bizim eve de getirdiler, yürüyecek durumda değildi. “Teyze beni öldürecekler, çok kötüyüm” demiş Cüneyt. Küçük çocuklar da şunu anlattı ‘yerlerde sürükleyerek bir inşaata soktular ve oradan bir silah sesi geldi’. Ve Cüneyt’ten biz hiç haber alamadık.” diye konuştu.

Avukat Efe sözlerine “Cüneyt’in işkence ile katledildiği ve kaybedildiği dönemde İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir idi, hesap vermeden öldü. Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’dı hala yaşıyor. Bugüne kadar hiç hesap vermedi. Başbakan Tansu Çiller’di hala yaşıyor, hesap vermedi. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’di, hesap vermeden öldü. Akıbetlerini açıklamayan her iktidar bunun sorumluluğunu devam ettiriyor.” diyerek sözlerine son verdi.

Efe’nin ardından konuşan gözaltında kaybolanların yakınlarının ise ortak bir dileği vardı… Yıkılan Gayrettepe Birinci Şube’nin yerine utanç müzesi yapılması ya da utanç anıtı dikilmesi… Kardeşini gözaltında kaybeden bir kayıp yakını “işkence görenlerin sesleri hep buradan göğe yükselecek” diye konuşurken, eşini gözaltında kaybetmiş bir eş ise Tansu Çiller’e seslendi: “Biliyorum sesimizi duyuyorsun. Sen o kirli yüzünde saklan. Bu dünyada bizim karşımıza çıkmadın ve yargıya hesap vermedin ama öbür dünyada nasıl kaçacaksın. Bunun hesabını vermek zorundasın.”

‘Solcuların kabusu’ diyen de var ‘İşkence merkezi’ diyen de…Birinci Şube tarih olduSiyaset

Pınar Saraçoğlu

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir